Bürküt Türk

Türk düşüncesini, tarihini, kültürünü ve çağdaş meseleleri ele alan bağımsız bir e-dergidir. Gelenekten beslenen, bugünü sorgulayan ve geleceğe söz söyleyen metinleri bir araya getirir.

F3df3663 2943 4308 A2fb 45983ca927ab

Hakkımızda

Göğe yükselen fikir, köke inen analiz.

Platformumuz Bürküt, Türk mitolojisindeki göksel kartaldan ilham alır.
Bu sembol, hem yüksekten gören keskin bakışı hem de özüne sadık duruşu temsil eder. Yayın politikamızın da çıkış noktası budur: Meselelere uzaktan değil, yukarıdan bakmak; gündelik tartışmaların ötesinde, sorunların kökeninde düşünmek.
Tarih, hukuk, siyaset, toplum ve kültür ekseninde özgün analizler, araştırma temelli yazılar, kapsamlı dosyalar ve fikir üreten metinler yayımlıyoruz. Nostalji üretmek yerine geçmişi anlamlandırmayı, bugünü sorgulayıcı bir perspektifle ele almayı ve geleceğe anlamlı bir miras bırakmayı amaçlıyoruz.

SAYILARIMIZ

Türk milleti ebediyyen yaşa ve var ol!

VIII. yüzyıld, Göktürkler taşa kazıdıkları sözlerle tarihe not düştü. Orhun Yazıtları, yalnızca bir anıt değil; Türk devlet aklının ilk yazılı belgesidir. “Türük bodun” olarak kendilerini tanımlayan bu topluluk, devlet kurmayı, düzen sağlamayı, gelecek nesillere emanet bırakmayı biliyordu.

Bilge Kağan’ın sözleri, bin üç yüz yıl sonra hâlâ yankılanır: “Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insan oğulları yaratılmış.” Bu cümleler, yalnızca bir yaratılış hikayesi değil; bir milletin kendini nasıl konumlandırdığının, dünyayı nasıl gördüğünün ifadesidir.

Yazıtlarda geçen “İl tutdum” (devlet kurdum), “bodun” (millet), “törü” (adalet ve düzen) kavramları, Türk siyasi düşüncesinin temellerini oluşturur. Taşa kazınan bu sözler, kalıcılık içindir. Gelecek nesillere şu mesajı verir: “Unutmayın, ecdadınızı tanıyın, güçlü olun.”

Asırlık Bir Emanet

Türklüğümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanımak ve tanıtmak şarttır.


Türk tarihi, asırlara yayılan bir mücadele ve direniş hikayesidir. Bu birikimin zirvesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Cumhuriyet’tir. Bağımsızlık Savaşı’nın zaferi, yalnızca askeri bir başarı değil; bir ulusun varlık mücadelesinin sembolüdür.

Atatürk, bu zaferi bir başlangıç olarak gördü. “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” diyerek emaneti gençliğe teslim ederken, bu görevin yalnızca korumak değil, aynı zamanda aklıyla ve vizyonuyla geliştirmek olduğunu vurguladı.

Bürküt, bu mirası taşımanın sorumluluğuyla hareket eder. Nostaljiyle değil, eleştirel düşünceyle; yüzeysel tartışmalarla değil, köklü analizlerle; geçmişi yüceltmekle değil, onu anlamlandırarak bugünü inşa etmekle.
Yüksekten gören bakış budur: Emaneti korumak, onu yaşatmaktır.